27 Şubat 2008 Çarşamba

17 Şubat 2008 Pazar

ilkokulun ilk günü

Hayatın ne kadar zalim ve karmaşık olduğunu anladığım ilk gün ilkokulun ilk günüydü. Sabah şu günlerde olsa asla kalkamayacağım, kargaların bile uyanmadığı bir saatte kalkmıştım. Evde annem tarafından yaratılan bir panik havası vardı. Kendimi uyandıktan hemen sonra kahvaltı masasında buldum. Annem yine bütün mükemmeliyetçiliğiyle sofrayı nefret ettiğim faydalı besinlerle donatmıştı ve itinayla tıkınmamı sağlıyordu. Kahvaltı yapmamı sağlıyordu diyemem, daha ben kendi aldığım lokmayı bitirmemişken, o yeni bir lokmayı ağzıma tıkıyordu. Sindirim sistemim zarar görmeden bu kahvaltıyı da atlattım. Sonra giyinmeye koyuldum. Buram buram ütü kokan mavi gömleği, dantelli kısa beyaz çorapları giydim, beyaz yakayı taktım.Önlük seçmeye gittiğimzde anladım ki olabilecek en süslü önlüklerden biri benimkisiydi. O korkunç mavi rengi olmasa okul dışında bile giyerdim. Ama o beyaz yaka..Onunla ilk tanıştığımız andan beri aramız hiç iyi olmamıştı.
Hazırlıklar bitince babamla yola koyulduk.Elimde beslenme çantam, sırtımda çantam, boynumda beyaz yakam. Kendimi hazır hissediyormuş gibi yapıyordum. Gerçi okulla evin arası taş çatlasa 5 dklık bir mesafeydi. Ama o gün o 5 dk bana 5 yıl gibi gelmişti. Okulun kapısına vardık ve durduk. Etrafta ağlayan, bağıran, kontrolsüzce ordan oraya koşturan, sümüklü çocuklar vardı. Gerçi sümüklü olmak pek çoğunun ortak özelliğiydi. Neyse ki ben mendillerimi ve mendillerimi özenle sakladığım naylon kabımı yanıma almıştım.Onlardan biri olmayacaktım. Sonra babam bana ilk harçlığımı verdi ve gitti. Herkesin annesi babası yanındaydı. Ama babam daha ben ona ağlamaklı gözlerle bakma numarasını yapmadan gitmişti. Neyse ki ben aldığım paraya odaklanmıştım. Artık aynanın önündeki bozuklukları aşırmama gerek yoktu. O sırada kapıdan okulun bahçesine girdim. Hala elimdeki paraya bakıyordum. Onu nereye koyabileceğimi düşünürken aklıma mendillerimi koyduğum naylon kılıf geldi. Mendilleri çıkardım parayı kılıfa koydum. Sonra birden kafamda şimşekler çaktı. Bu para beni gazete almaya yolladıkları paradan birazcık daha fazlaydı sadece. Bu parayla kantinden bir şey alınmazdı. Beslenme çantamki korkunç kokulu yumurtaya kalmıştım. Halbuki planım hiç böyle değildi. İşte o an hayatın ne kadar zalim olduğunu anladım. Birden mendillerimi de düşürdüğümü farkettim. Şanssızlığın böylesi burnum da akıyordu..Etraftaki sümüklülere baktım ve dedim ki "ulan baba,ulan.."

8 Şubat 2008 Cuma

where have all the wild boys gone?


Bir kadının, bir zamanlar, bir erkekte görmek istediği özellikleri "erkeksilik" kategorisinde toplayabilir miyiz? Bulunduğumuz dönem için tarif edebileceğimiz erkeksilikle, bir zamanlar tarif edilen erkeksilik aynı şeyler midir? İlk sorunun cevabı evet, diğerininkiyse hayır.Neden?

Erkeksi dediğimiz kavram cesur, dürüst, güvenilir,fedakar, centilmen sıfatlarını taşıyan erkekler için kullandığımız bir kavramdı . Ne zamandan beri bilmiyorum ama bu kavramın içeriği bir hayli değişti. Benim içinse David Beckhamın genç kızların sevgilisi olduğu şu günlerde James Dean rahmetli haliyle bile Beckhamı sollar.


Erkekleri stil belirleyen magazin dergilerine bakarken, saçlarında çıkan beyazları tek tek takip ederken ,kırışıklık önleyici kremler satın alırken tasavvur edemiyorum, etmek istemiyorum.


Modern kadın ya da modern zamanlar, suçlu her kimse kim. Elimizde işe yaramayan, korkak, sadakatsiz erkekler var artık. Bayanlar, üzgünüm ama artık kimse ufuktaki çamurlu patikadan geçmeniz için ceketini çıkarıp patikaya sermez.


Risk alan, değerleri uğruna savaşan, mücadele veren erkektir. Sizi koruyan , kollayan ve size sadakat gösteren erkektir. Malesef böyle erkekler de nesli tükenmiş erkeklerdir.Böyle şeyler tabiri caizse ne çok trendyler ne de çok norm içindeler.Bir zamanlığın erkeksilik davranışları şimdilerde tamamen aykırı,kabaca ve belki de sadece maço görülüyor.


Erkek ve kadın arasındaki farkları asla görmezden gelmiyorum.Feministler istedikleri kadar yırtınabilirler. Eşit değiliz.Olamayız. Olmamıza da gerek yok. Modern kadının eşitlik isteği, dinleyen, anlayan ve bakımlı erkek isteği sonunda metroseksüel denen kavramı bile yarattı. Bunların dışında modern kadının bitmek tükenmek bilmeyen ideal erkek anlayışı sadakatsizlik modasına da hatırı sayılır derecede katkıda bulundu.Elbette anlaşılmak ve dinlenmek istiyorum, ama bir erkekle eşit oranda duygusallık yaşama isteğinde değilim asla. Erkeksilik kadınsılıkla harmoni içinde olmalıdır, ama iyi bir denge tutturma şartıyla.


Sorunun erkeksiliğin artık kabul edilmeyen bir şey olduğu için erkeklerin gerçek yüzlerini gösterememeleri olduğunu biliyorum.Aslında erkeksiliği aramanın da artık kadınlar arasında pek kabul edilir bir şey olmadığı sanıldığı için bu arayışın itiraf edilemediğini hatırlatarak burdan bütün erkeklere bir an önce özünüze dönün diyorum!

5 Şubat 2008 Salı

Biliyorum..


Hiç bir şeye sebepsiz yere olmaz. Hiç bir şey sebepsiz yere varolmaz. Yaşadığımız her anın, gördüğümüz her yerin, duyduğumuz her sesin bir sebebi vardır. Kavramların ve nesnelerin bize görünmelerinin sebeplerini bilmesek de, bazen kendimizi anlayamadığımız olayların içinde birdenbire başrolde bulsak da aslında her şey çok açıktır. Geçmiş zaman, şimdiki zaman ve gelecek zaman arasındaki tüm gel-gitler sebep-sonuç ilişkileri ışığında şekillenir.Öyle ya da böyle..

Eğer bir yerlerde bir işaretle, herhangi bir işaretle karşılaştıysak bilmeliyiz ki o işaret bizi bulmamıştır, biz onu bulmuşuzdur.

Hayat bizi bize götüren yolu bulmamız için her gün yeni bir şans verir.Bize kalan etrafta uçuşan işaretlere, kavramlara, sebeplere dikkatle eğilmektir.Kapılar açılır, kapılar kapanır. Her zaman bir kapı açılırken bir kapı kapanır veya tam tersi de mümkün olabilir.

Her birimizin hayatlarındaki yollar her ne kadar birbirinden farklı yerlerde görünseler de, bizi,hepimizi birbirine bağlayan bu yollardır."Bu onun seçimi" dediğimizde, aslında bu seçimin onu bize getiren pek çok sebepten biri olduğu gerçeğiyle karşılaşmış oluruz.

Bu sebepler her zaman gerçeklerdir.Gerçekler bizlerden bağımsız olarak da varolurlar hep.


"Bilinenle iş bitince gözler gökyüzüne çevirilir...Ve gerçekler gökyüzü gibidir.Bulutlar onları saklayamaz..."

3 Şubat 2008 Pazar

Good at being alone with Burial,with real music


Az çoktur! Az çoktur! Az çoktur! Az çoktur!

Şarkı: Burial - archangel (boy 8-bits remix)

Kullanım şekli: kulaktan kalbe

Yarı ömür: dans etmekten bitap düşülen an

Yan etkiler: Peace on the dance floor, dans dans dans, kalabalık içinde yalnızlık, post-traumatic dubstep disorder


Şarkı endikasyonları:

Holding you, good at being alone, good at being alone, good at being alone Loving you, could it be alone, could it be alone, could it be alone Kissing you


Holding you, good at being alone, good at being alone, good at being alone Loving you, good at being alone, good at being alone, good at being alone Kissing you, tell me how can you,tell me I belong, tell me I belong


Its not why i trust you, not why I trust you, not why I trust you, not why I trust you, Its not why i trust you, not why I trust you, not why I trust you, not why I trust you..
Tell me, how can you... Holding you, good at being alone, good at being alone, good at being alone


Loving you, good at being alone, good at being alone, good at being alone Kissing you, tell me how can you,tell me I belong, tell me I belong

İz bırakan albümler..



















1- Joy Division /Substance
2-Radiohead / Amnesiac
3-Cocteau Twins / Victorialand
4-Orbital / The Middle Of Nowhere
5- The Sound /Shock of Daylight
6- Daft Punk / Discovery
7- Slowdive / Souvlaki
8- Electrelane / Rock it to the Moon
9- Suicide / Suicide
10- m83 / Dead Cities, Red seas & Lost Ghosts
11- Interpol / Turn on the Bright Lights
12- Philip Glass / Solo Piano
13- Labradford / Fixed Context
14- Claude Debussy / Debussy's Greatest Hits
15- Kraftwerk / The Man Machine
16- Sonic Youth / Goo
17- Aphex Twin /Come to Daddy
18- T-Rex /Electric Warrior
19- Four Tet / Rounds
20-Arovane / Lilies



Not: Sıralamanın bir önemi yoktur.Hepsi birbirinden kıymetli...