30 Ekim 2010 Cumartesi

Caribou-röportaj

Çok sevdiğim Caribou'yla yapılmış çok hoş bir röportajı paylaşıyorum. Dan Snaith'in bugüne bugün PHD sahibi bir matematikçi olması ve ailesinde de bir sürü matematikçi olması gibi çok enteresan bir şey öğrendim bu röportajdan. Matematik zekası ve elektronik müzik prodüksiyon yeteneği arasında pozitif bir korelasyon olabilir mi acaba? Plak şirketleri müzisyenlere Ales'vari bir sınava girmeyi şart koşup bir de albüm çıkarmak için taban puan belirlese baya komik olabilirdi sanırım..
Röportajın aşağıya koyduğum kısmı çok hoşuma gittiği için burdan ayan beyan paylaşıyorum.Geri kalanını kopyalamak anlamsız, lütfen üşenmeyiniz,tıklayınız ve okuyunuz:)

"Could you pinpoint one particular artist or song that inspired you to do Swim?

It wasn’t really a piece of music; and that was the whole thing with Swim, I didn’t want to hear a sound and try to copy it or whatever. I would rather be inspired by the ideas behind a piece of music or in this case, the biggest influences like Golden Feet and Theo Parrish (when he was playing Plastic People in London); just when I was was starting to make music it was kinda of the breadth of music that he played and the way he was playing music that was danceable.

It was extremely weird and eccentric and still making people dance because it was rhythmically dance music. Otherwise it was really abstract music and that inspired me to think about how much freedom actually making dance music gives, though people think of it as being this really restrictive genre. And that impressed me as being a way of liberating myself into the way of doing stranger things in the guise of making dance music."

Beşiktaş'ın Allen Iverson transferi


Hep müzik,sinema, ve dramatik insan ilişkilerinden konuşacak değilim ya burda.. Hayatımın hep içinde olmasına rağmen neden şu blogda bir kere olsun sporla ilgili bir şey yazmamışım anlamış değilim:) Ama geç olsun, güç olmasın diyerek blogumdaki basketbol açılımını yapıyorum:D

Neredeyse hiç tv izlemeyen bir insan olmama rağmen, dün akşam,taksimdeki mekanlar sağolsun şu ha oldu ha olacak denilen Allen Iverson transferinin gerçekleştiğini sıcağı sıcağına duydum. Beşiktaş'ı tebrik ederim. Tabi basketbol ligimizi de. Bunun baya konuşulacağı, belli bir süre için bizim için çok iyi bir reklam olacağı kesin.Ama ya sonrası?

Nedense ben bu şaşalı transferin uzun vadeli etkilerinden pek emin değilim. Bilhassa Beşiktaş'ın tribünlerinin hiç dolmadığı kadar dolacağı, aynı şekilde genç basketçilerin de Beşiktaş altyapı takımlarına ilgisini arttıracağı kesin.Ama ya işin teknik tarafı? Birincisi, Kaan Kural'ın da açıkladığı gibi Iverson'un stili tam bir NBA stili olduğu için Beşiktaşa uyum sağlaması zor gibi görünüyor.Beşiktaşın Iverson'a uyum sağlaması zaten konuşulmayacak bir olasılık. İkincisi, NBA sadece o bilindik, katı kuralları olan NBA disiplini yüzünden Iverson'u gözden çıkarmış değil.Adam gerçekten özel hayatında sıkıntılar yaşıyor. Üstüne üstlük dünyanın hiç bir liginde kolaylıkla tolere edilemeyecek bir alkolizm durumu var ( şu an ne durumda bilmiyorum tabi). Yani, Iverson yıpranmış bir oyuncu şu anda.

Bakalım bu sezon neler olucak. Belki de bu senaryoların hepsi boşunadır. Belki de sadece reklam yapmakla kalmayıp, Iverson atağıyla Beşiktaş takıma ve lige yeni soluk getirir. Hep beraber görücez..


Not:ekşisözlükteki Allen Iverson için türkçe isim önerileri başlığına bakmanızı öneririm. "Aylin'e veryansın favorim oldu:)"

24 Ekim 2010 Pazar

Whatever happened to my rock'n'roll?


Punkerları severim(buralarda çok çakma olsa da). Clubberları da severim. Hatta hiphopcıları da severim. Metalcileri de tabi severim, heralde müziklerine bu kadar sadık başka bi grup da yoktur.Ama şu hipsterlere acayip uyuzum. Hipsterlik bence punkcı,metalci ve clubber tiplerinin arasında en çok tutanı şimdiye kadar. Bu bahsettiğim üç müzik insanı tiplemesi hep azınlıkta oldu buralarda(İstanbulda). Ama bu hipsterlik virüs gibi yayılıyor. Bence özünde oldukça yavşak bir tipleme olduğu için bu kadar tuttu. Çünkü hipster aslında ne modaysa,ya da onların deyimiyle ne trendsettersa onu takip eden formsuz bir şey. Moda, müzik, fotoğraf vs'de her şeyin hep alternatifini seçtiğini sansa da aslında o da şu çok küçük gördüğümüz Bağdat caddesi gençliğinden farklı değil benim gözümde. Her ikisinden de entellektüelite beklemiyorum. Hipsterin daha iyi müzikler dinlemesi,daha alternatif mekanlara gitmesi, 2.el makinasıyla fotoğraflar çekmesi onu alternatif ya da daha üstün yapmıyor...Siz de benim gibi bu saçma sapan güruhun mensubu insanlardan sıkıldıysanız bu şarkı size gelsin.Black Rebel Motorcycle Club son zamanlarda çok çaptan düşmüştü. Ama gönlümüzde yeri ayrı. Böyle bir şarkı sözü yazan grup asla unutulmamalı zaten!


I fell in love with the sweet sensation
I gave my heart to a simple chord
I gave my soul to a new religion
Whatever happened to you?
Whatever happened to our rock'n'roll?
Whatever happened to my rock'n'roll?