28 Kasım 2011 Pazartesi

For those who run away..

You've got a mouthful of diamonds
And pocketful of secrets
I know you're never telling anyone
Because the patterns they control your mind
Those patterns take away my time
Hello, goodbye..

(Phantogram-Mouthful of Diamonds)

17 Kasım 2011 Perşembe

Kate Bush vs Lifelike - Electric Cloudbusting

Kate Bush vs Lifelike - Electric Cloudbusting

But every time it rains,
You're here in my head,
Like the sun coming out
Ooh, I just know that something good is going to happen.
And I don't know when,
But just saying it could even make it happen.


12 Kasım 2011 Cumartesi

So, we're not getting married but I have to get rid of my pants?

Bir cumartesi akşamını evimde geçireyim dedim, karşıma manidar manidar filmler çıktı! Filmimizin adı "He's just not that into you" !!!. Türkçesi de "Erkekler ne söyler kadınlar ne anlar". İlk defa kel alaka bir film adı çevirisini beğendim açık olmak gerekirse. Sonra da filmin kadrosunda Jennifer Connoley, Jennifer Anniston, Ben Affleck, Scarlet Johansson, Bradley Cooper gibi en kallavisinden celebrity ler olunca n'oluyoruz dedim ve izlemekten kendimi alıkoyamadım. Malesef sonuna kadar dayanmam ihtimal dışı olacak kadar sıkıcı bir filmdi. Ama beni derin düşüncelere sevk ettiği zamanlar olmadı da değil hani.
Kısaca özetlemek gerekirse, filmden Scarlet Johansson'ın erkekler için baya bir seksi olduğunu, kadınların 5 seneden fazla süren ilişkilerde evlilik ihtimali görmüyorlarsa adamları terkettiklerini, evliliğin çok korkutucu bir şey olduğunu, dünyanın en güzel kadınıyla evli olsa bile erkeğin aldatmasının çok büyük bir ihtimal olduğunu, bir de sevgilim olsun diye kılı kırk yarıyorsan asla sevgili bulamayacağını öğrendim. Aslında şimdi yazınca baktım da fena şeyler de öğrenmemişim hani. Ya da şöyle söyleyeyim, ilişkiler ve evlilik üzerine kafamın çeşitli yerlerinde uçuşan genellemelerimi tekrar etmiş oldum sanırım. Her neyse, bu cumartesi akşamımın ne kadar sıkıcı olduğunu buraya kadarki okuduklarınızdan anlamışsınızdır sanırım. Filmden beni can evimden vuran birkaç da quote çakarım, ve cumartesi gecesi ateşimi diziport.com'la söndürmeye devam ederim.

"We are all programmed to believe that if a guy acts like a total jerk that means he likes you."

" I had this guy leave me a voicemail at work, so I called him at home, and then he emailed me to my BlackBerry, and so I texted to his cell, and now you just have to go around checking all these different portals just to get rejected by seven different technologies."

"So trust me when I say if a guy is treating you like he doesn't give a shit, he genuinely doesn't give a shit. No exceptions."

"So, we're not getting married but I have to get rid of my pants? "

"People who get married are not to be trusted. You know why? Because if you were legitimately happy, honestly you wouldn't feel the need to make a big show out of it. You wouldn't have to broadcast it. They do it because they're insecure and because they think that getting married is what they're supposed to be doing now. And so they're lying to themselves and they're lying to others. "

"I may dissect each little thing and put myself out there so much but at least that means that I still care. Oh! You've think you won because women are expendable to you. You may not get hurt or make an ass of yourself that way but you don't fall in love that way either. You have not won. You're alone. I may do a lot of stupid shit but I'm still a lot closer to love than you are." (buna beş yıldız verdim)

Azari & III - Manic / Hipsterliğin Gözü Kör Olsun!

Düşündüm de, hipsterden daha kötü bir şey varsa, o da zenci hipsterdir..Bu videoyu izleyince hak vereceksiniz bana,eminim. Black arkadaşlarımız gerek sporda, gerek sanatta gerek başka mecralarda olsun hepimizin kıskanacağı başarılara sahip.Fakat bu ne???Tamam şarkı çok iyi, takip ettiklerimizden... Ama bu görsellerle karşılaşmamış olsaydım keşke! Skinny jean giymiş, hip gözlükler takmış, skinny zenciler...Hay lanet olasıca bin kunduz diye yeni bir tabir geliştiriyorum burda izninizle..

11 Kasım 2011 Cuma


To say " I love you " one must first be able to say the " I " demiş Ayn Rand..Öyle mi gerçekten?

Bunu günümüze uyarlarsak;
To say "I love you" one must be able to say "you" from time to time.

7 Kasım 2011 Pazartesi


Düşüne kaşına, okuya okuya, acı çeke çeke sonunda kendi özlü sözlerimi yazmaya da başladım. Buyrun burdan yakın: (yanında da bunu dinleyin http://soundcloud.com/rezvanm/gang-gang-dance-glass-jar)

"It is our deepest fears which keep us from living our desires and at the same time draw us closer to our desires. "

1 Kasım 2011 Salı

Ian Curtis gibi, deri ceketimin arkasına Hate yazmaya karar verdim.


Bugünlerde en çok nelerden nefret ediyorum diye bir liste yapmaya karar verdim. Genelde nefret edicek bir şeyler bulmak zor olmuyor zaten ama odak noktamız değişebiliyor tabi.Şöyle ki:

*bu yazıyı sabahın köründe yazmış olmamdan dolayı aklıma ilk şu geliyor: koskocaman yatağım olmasına rağmen gidip bir köşesine kıvrılıp yatmaktan..


*çok güzel bir müzik keşfedip hah bunu kendime saklarım deyip, onun başkaları tarafından çoktaaaaan keşfedildiğini keşfetmekten..

*Müziğin artık bırakın plağı, cd'yi, online listening modunda dinlenilmesinden..

*facebook'umda ve twitter'ımda sağ tarafta hep en gıcık olduğum insanların bana "bu kişiyle arkadaş olsana bak çok ortak arkadaşınız var hem fena olmaz mı" kisvesi altında tavsiye edilmesinden..

*en az herkes kadar facebook'a giriyor olsam da, her girdiğimde bir şeyler paylaşmadan duramadığımdan sürekli ordaymışım gibi bir izlenim oluşmasından ve sevgi dolu ve paylaşımcı bir insan olmama rağmen eleştirilip sen de amma çok face'de takılıyorsun denilmesinden..

*sabahları bir türlü açılmayan ve benim iş hayatıma düzenli olarak süikast girişiminde bulunan, buna rağmen baya bel bağladığım google calendar'dan...

*Resmen okuyacak gazete kalmamasından...

*Çeşitli tırı vırı sebeplerden dolayı eve alınan Posta gazetesi'nin attığı haber başlıklarından ve eğer haberin içinden cinselliğe dayanan bir nokta varsa bunu yakında 50 puntoyla, bold yapıp bir de altını çizip haykıracak olmalarından (eşini aldatan kadın sevgilisiyle buluşuyor ve sevişiyordu diye bir haber vardı---hadi ya!, bir de şu: http://petitinyeri.blogspot.com/2011/10/hurriyet-ve-postann-sharapova-haberleri.html)...
.

*Ülkemizin en büyük ihtiyacının cinsel devrim olması ve bu ihtiyacın her gün azalacağı yerde her gün daha da çok artmasından...

*Faşistliğin, milliyetçiliğin artmasından zerre kadar rahatsız değilim, çünkü artık yeter ulan ve ne olacaksa olsun diyorum.KAOS çıksın istiyorum. KAOS'un arkasından gelecek aydınlığa inancım var hala..Bu sürreal inancımdan da nefret ediyorum.

*Toplum olarak bizi ayırt eden en belirgin özelliğin kendi benliklerimizi başkalarınınkiler üzerinden ifade etmemizden... Relational self'imiz(ilişkisel diye mi çevireyim bilemedim) independent self'imizi hep bastırmasından. Enmeshed ilişkiler dediğimiz, vıcık vıcık bir şekilde içli dışlı olma durumlarından, herkesin bir diğer kişinin hayatıyla ilgili ayrıntıların oluşturduğu alana nüfuz etme hakkını kendinde görmesinden...



*Artık neredeyse bütün işlerimi bilgisayar karşısında yapmaktan, kağıt ve kitap kokusunu özlemekten...

*Benim bütün cilvelerime ve işvelerime rağman bana bir türlü istediğim gibi pas vermeyen, ama yine de kendisine olan aşkımının katlana katlana büyüdüğü kedibey Tosun Paşa'dan uzak kalmaktan...

*Geçmişimdeki yaşadıklarımın bana verdiği shortcutların hayrını görmekten çok zararını görmekten, yeni insanlara önyargılarla yaklaşmaktan...


*Hayatın resmen beni sınarcasına her gün karşıma mücadele etmem gereken yeni bir topik çıkarmasından...


*Herkesin ama herkesin şan ve şöhret faktöründen etkilenmesinden, bir şekilde bir mecrada ün kazanmış insanların her zaman daha çok konuşulanlar olmasından, ve çoğu zaman haketmiyor olmamalarına rağmen böylesine konuşuluyor olmalarının, konuşanların seviyeleriyle hiç bir alakasının olmamasından...


*İki fotoğraf çektim, iki kısa film çektim, iki cool göründüm, iki djlik yaptım diye ne oldum delisi olan tüm hipsterlerin ya da aslında tüm herkesin yaşadığı ego patlamasından...

NEFRET EDİYORUM!

(Ne huysuzum di mi..)