27 Temmuz 2010 Salı

Ladies and gentlemen we are floating in space!














Bunu okuyan herkes burda kendinden bir parça bulur.Herkes durur,düşünür ve düşünür. Ve düşünemez. Ve sonra herkes kaybolur. Sadece boşluk olur..Bayanlar baylar; şimdi boşlukta süzülüyoruz..


sonsuz bir karanlığın içinden doğdum.
ışığı gördüm, korktum
ağladım.
zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim .
karanlığı gördüm, korktu
m.
gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi, ağladım.
yaşamayı öğrendim
doğumun, hayatın bitmeye başladığı an olduğunu; aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu öğrendim.
zamanı öğrendim, yarıştım onunla..
zamanla yarışılmayacağını, zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim.
insanı öğrendim.
sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu...
sonra da her insanın içinde iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim.
sevmeyi öğrendim, sonra güvenmeyi
sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu, sevginin güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu öğrendim.
insan tenini öğrendim. sonra tenin altında bir ruh bulunduğunu...
sonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim.
evreni öğrendim. sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim.
sonunda evreni aydınlatabilmek için önce çevreni aydınlatabilmek gerektiğini öğrendim.
ekmeği öğrendim. sonra barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini..
sonra de ekmeği hakça üleşmenin bolca üretmek kadar önemli olduğunu öğrendim.
okumayı öğrendim
kendime yazıyı öğrettim sonra...
ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana...
gitmeyi öğrendim. sonra dayanamayıp dönmeyi...
daha da sonra kendime rağmen gitmeyi...
dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yaşta...
sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım.
sonra da asıl yürüyüşün kalabalıklara karşı olması gerektiğini gördüm.
düşünmeyi öğrendim. sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim. sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek olduğunu öğrendim.
namusun önemini öğrendim evde...
sonra yoksundan namus beklemenin namussuzluk olduğunu; gerçek namusun, günah elinin altındayken, günaha el sürmemek olduğunu öğrendim.
gerçeği öğrendim bir gün..ve gerçeğin acı olduğunu..
sonra dozunda acının, yemeğe olduğu kadar hayata da lezzet kattığını öğrendim.
her canlının ölümü tadacağını ama "sadece bazılarının hayatı tadacağını" öğrendim..

MEVLANA CELALEDDİN-İ RUMİ

Yağmurun kokusunu aldığım zaman dünya gözüme başka görünüyor.
Sanki herkes yağmur yağdığında olup biten her şeyi unutuyormuş gibi
Sanki yağmur bütün sıkıntıların üzerine yağıp ne var ne yoksa hepsini damlalara karıştırıyormuş gibi..

13 Temmuz 2010 Salı

Yaşam, aldığımız nefes sayısıyla değil, nefesimizi kesen anların sayısıyla ölçülür!


Daha yüksek binalarımız, ama daha kısa sabrımız var; daha geniş oto yollarımız, ama daha dar bakış açılarımız var.

Daha çok harcıyoruz, ama daha az şeye sahibiz; daha fazla satın alıyoruz, ama daha az hoşnut kalıyoruz.

Daha büyük evlerimiz, ama daha küçük ailelerimiz; daha çok ev gereçleri, ama daha az zamanımız var. Daha çok eğitimimiz, ama daha az sağduyumuz; daha fazla bilgimiz, ama daha az bilgeliğimiz var. Daha çok uzmanımız, ama yine de daha çok sorunumuz; daha çok ilacımız, ama daha az sağlığımız var.

Çok fazla alkol ve sigara tüketiyoruz, çok savurganca para harcıyoruz, çok az gülüyoruz, çok hızlı araba kullanıyor, çok çabuk kızıyoruz, çok geç saatlere kadar oturuyor, çok yorgun kalkıyoruz, çok az okuyor çok fazla TV izliyoruz ve çok ender şükrediyoruz. Mal varlıklarımızı çoğalttık, ama değerlerimizi azalttık. Çok konuşuyoruz, çok az seviyoruz ve çok sık nefret ediyoruz.

Geçimimizi sağlamayı öğrendik, ama yaşam kurmayı öğrenemedik. Yaşamımıza yıllar kattık, ama yıllara yaşam katamadık.

Aya gidip gelmeyi öğrendik, ama yeni komşumuzla karşılaşmak için caddenin karşısına geçmekte sorunumuz var. Dış Uzayı fethettik, ama iç dünyamızı edemedik.

Daha büyük işler yaptık, ama daha iyi işler yapamadık.

Havayı temizledik, ama ruhumuzu kirlettik. Atoma hükmettik, ama önyargılarımıza edemedik.
Daha çok yazıyoruz, ama daha az öğreniyoruz.
Daha çok plan yapıyoruz, daha az sonuca varıyoruz.

Koşuşmayı öğrendik, ama beklemeyi öğrenemedik. Daha fazla bilgiyi depolamak, her zamankinden daha çok kopya çıkarmak için daha çok bilgisayarlar yapıyoruz, ama git gide daha az iletişim kuruyoruz.

Zaman artık, hızlı hazırlanan ve yavaş sindirilen yiyeceklerin; büyük adamlar ve küçük karakterlerin; yüksek kârlar ve sığ ilişkilerin zamanıdır.

Günümüz artık, iki maaşın girdiği ama boşanmaların daha çok olduğu, daha süslü evler, ama dağılmış yuvaların olduğu günlerdir. Bu günler, hızlı seyahatler, kullanılıp atılan çocuk bezleri, yok edilen ahlakî değerler, bir gecelik ilişkiler, obez bedenler ve neşelendirmekten sakinleştirmeye hatta öldürmeye kadar her şeyi yapabilen hapların olduğu günlerdir. Vitrinlerde her şeyin sergilendiği, ama depolarda hiçbir şeyin olmadığı bir zamandayız.

Öyle bir zaman ki teknoloji bu mektubu size getirebilir, siz bu içselliği ya paylaşmayı, ya da sil tuşuna basmayı seçebilirsiniz.

"Yaşam, aldığımız nefes sayısıyla değil, nefesimizi kesen anların sayısıyla ölçülür."

George Carlin

6 Temmuz 2010 Salı

Blog sayfamdaki yazıdan çalıp çırptıklarıyla müzik yazarlığına soyunan arkadaşa

Bilemiyorum blog sayfamı hala takip ediyor musun Sayın Mehmet (yazının altında soyadını bile bahşedemiycek kadar korkak olduğun için sadece isminle yetiniyorum şimdilik). Eğer takip ediyorsan şunu sana bildirmek isterim; Joy Division'ın Unknown Pleasures albümüyle ilgili yazını okudum (ismini vermek istemediğim bir dergide). Hiç ama hiç utanmadan benim "Four men ,one souls" adındaki Joy Division'la ilgili yazımdan cümlelerimi birebir aldığını gördüm.Takdir ettim seni ama.Cümleleri doğru yerlere serpiştirmişsin.Hatta biraz da değiştirmişsin toplamda bu değiştirme bir virgül, bir eş anlamlı kelime yazma kadar olsa da.Eh, Allah razı olsun.Sana söylenebilecek bir şey yok.Benim gözümde yaptığın şey kirasını zar zor ödeyen bir memurun cüzdanını çalmaktan farklı değil..Sen de benim dünyamdan kopan cümleleri çaldın.Tek farkı bence sen daha cesursun. Ama seninkisi cahil cesareti dediklerinden olsa gerek.Biraz zeka parıltısı olan bir insan olsaydın sanırım ulan ben böyle gelişine çalıp çırpıyorum ama bu yazının sahibi de bu dergiyi okuyabilir (en nihayetinde kaç dergi var, ve söz konusu olan dergi oldukça popüler) diye düşünebilirdin. Hayatta asla haksızlığa boyun eğen bir insan, ya da haksızlığı görmezden gelen bir insan olmadım. Şimdi de olmayacağım...Joy Divison ruhunu yakışan bir insanmışsın.Helal olsun sana!