9 Ağustos 2010 Pazartesi

True Blood Lafayette'den İnciler..


Tabi ki de diğer tüm True Blood fanları gibi Lafayette'i seviyorum,sayıyorum. Zeka küpü ama olabildiğine sapkın ve buram buram underground bir karakter bundan daha iyi olamazdı bence. Her görüşümde makyajına olsun,kafasına taktığı acayip bandanalara olsun, tarzıyla kol kaslarınının yarattığı tezatlığa olsun,bitch (bieeeeç) diyişine olsun, extra extra gay dekorasyonlu evine olsun kopuyorum. Son günlerde Jesus adlı bir yakışıklıyla işi pişiriyor ve bunu yaparken de yeni yetmeler gibi heyecanlanıp "oh lord" diyor ya bir de ona kopuyorum. Beni bu kadar keyiflendiren, nerdeyse mest eden bir karakter olmasına rağmen aynı zamanda içlendirmiyor da değil kerata.3.sezon 7.bölümde okuduğu Inuit şiiri saolsun, yine tavanları seyredip derin düşüncelere dalma hallerindeyim..

"I think over again my small adventures, my fears.
these small ones that seemed so big.
for all the vital things i had to get and to reach.
and yet there is only one great thing.
the only thing.
to live to see the great day that dawns.
and the light that fills the world."

Hiç yorum yok: