20 Mart 2008 Perşembe

Kadınım, Chan...



There’s a dream that I see, I pray it can be
Look cross the land, shake this land
A wish or a command
A Dream that I see, don’t kill it, it’s free
You’re just a man, you get what you can

We all do what we can
So we can do just one more thing
We can all be free
Maybe not in words
Maybe not with a look
But with your mind

Listen to me, don’t walk that street
There’s always an end to it
Come and be free, you know who I am
We’re just living people

We won’t have a thing
So we’ve got nothing to lose
We can all be free
Maybe not with words
Maybe not with a look
But with your mind

You’ve got to choose a wish or command
At the turn of the tide, is withering thee
Remember one thing, the dream you can see
Pray to be, shake this land

We all do what we can
So we can do just one more thing
We won’t have a thing
So we’ve got nothing to lose
We can all be free
Maybe not with words
Maybe not with a look
But with your mind

1 Mart 2008 Cumartesi

Four men and one soul, Joy Division


Joy Division...
Penceresi olmayan bir odada kapının altından ışığın sızması gibidir. Şehrin ortasında, kalabalığın arasında savrulurken güzel bir koku duymak gibidir. Yaşadığın karanlık köşeleri düşünüp kendine acımak gibidir.Yaşanan daha karanlık köşeleri düşünüp, başını kaldırıp göğe bakmak gibidir.

Joy Division kontrolünü kaybetmemek ve kontrollü bir şekilde aklını yitirmek gibidir.
Sessiz ve sakince patlamalar yaşamak gibidir.
Uçurumun kenarından durup, aşağıya değil yukarıya bakmak gibidir.

Joy Division Nazi kamplarındaki genelev benzeri yerlere verilen addır. Evet, mutluluğun bölünüp parça parça edildiği bir yerin adıdır. 2 kelime bazen hem çok şey çağrıştırabilir, hem de çok şey anlatabilir.

Joy Division 4 kişiden kurulu bir Post-punk grubudur. Yaptıkları hiç bir şeyde ticari amaç gütmediklerine inandığım bir gruptur. Sanayi devriminin ağır yıkımlarıyla boğuşan Manchester'da 70li yılların sonunda devrim niteliğinde bir punk sahnesi vardı. Bu sahnenin en etkili ve en gri ismi Joy Division'dır. Bu 4 kişi gerçek anlamıyla bir gruptur, birbirlerinden bağımsız düşünülemezler. Ben düşünemem. Hepsi 20li yaşlarında olmasına rağmen pek çok insanı pek çok düşünceyle başbaşa bırakabilecek şarkılar yapmayı becermişlerdir. Enstrumanlarını bile doğru düzgün çalamazken , sanırım asla kimsenin anlamayacağını düşündüğünüz bir şey anlattığınız zaman gelen sevinç benzeri bir duyguyla çok, daha çok çalışmışlar ve Joy Division olmuşlardır.

Joy Division belli ritimlerin ve rifflerin tekrarlanmasıyla oluşturur şarkılarını. Sözlerden sorumlu kişi Ian Curtis'dir. Curtis ceplerinde her zaman 2 kere duymak isteyeceğiniz sözlerle dolaşan gerçek bir yazar ve şairdir. Joy Division şarkıları parlak ve gösterişli şarkılar değillerdir. Kuşlara yem atarken, papatyaları koklarken, ufacık bir çocuğa sarılırken Joy Division dinlemek istemezsiniz.

Joy Division'ı dinleyen ve anlayan kişilerin başında Martin Hannett gelir bana sorarsanız. Unknown Pleasures her ne kadar rahatsız edici bir albüm olsa da ve her ne kadar Joy Division soundunu farklı yerlere götürse de önemi tartışılmaz bir albümdür. Martin Hannett onları dinlemiş ve onlar için müthiş ve olabildiğine ambient bir ortam yaratmıştır. Joy Division da Martin'e ilham vermiş ve denenmemiş yeni sesler ve yeni efektler ortaya çıkmıştır.

Hem naif hem yıkıcı, hem yenilikçi hem muhafazakar, hem yakıcı hem yapıcı.. Her şeyi onlarda buldum.Kaybetmemek istiyorum. Ama paylaşmak ve anlaşılmak istemiyorum. Onlar benim çok sevdiğim yalnızlığımın bir parçası artık..

Anlatılacak anlamlı hikayelerin ve bir hikayesi olan grupların azaldığı şu günlerde Joy Division didiklenip didiklenip duruluyor. Anlamsız hayatınızı anlamlı hikayelerle süslemeye çalışmayın.Kendini değiştirin, maskeleri atın..Anlatmadan önce anlamaya çalışın.


Ve söz sende Ian;


"To the centre of the city where all roads meet, waiting for you,
To the depths of the ocean where all hopes sank, searching for you,
I was moving through the silence without motion, waiting for you,
In a room with a window in the corner I found truth"